Takdim
Türkiye ve Azerbaycan arasında tarihin derinliklerinden gelen dostluk ve kardeşlik bağları hiçbir zaman canlılığını kaybetmedi. Birisinin başı sıkışsa diğeri hiç tereddüt etmeden ve en samimane duygularla onun yardımına koşuverdi.
Öyle ki, herkesin artık duymaya aşina olduğu “Tek Millet İki Devlet” söylemi kardeş halklar arası kurulan güçlü birlikteliğin adeta imzalı bir mührü haline geldi.
Azerbaycan diyarından aramıza katılan en yeni yazarımız, Avustralya Postası sayfasında sizler için kaleme alacağı yazılarla duygu ve düşüncelerini paylaşacak.
Onun satırlarında aynı zamanda Can Azerbaycan’ı, dilini, kültürünü, tarihini, günlük yaşamını, yemeklerini, müziğini ve daha fazlasını genç bir yazarın gözüyle okuyacak, dost ve kardeş bildiğiniz bu ülkeyi ilk elden daha iyi tanıma fırsatı elde edeceksiniz.
Azerbaycanlı yazar-şair Feyziyye Soltanmurad ilk yazısıyla siz değerli okurlarımızla buluşuyor. Keyif alarak okumanız dileğiyle…
Uçmağa içimizdeki boşluğa kanad çırparken başladık
Burası çıkmaz sokak değil
Burası uçurum başı.
Yetiştik nihai yaşamayı bilmeye
Yetiştik artık hayata alışmaya.
Gökyüzünde beyaz çiçekler gibi açmış bulutların başına dolanan beyaz kelebeklere benzer martılar.
Güzel Bakü’nün huzurlu kıyılarında bembeyaz martılar ses sese vermiş, insanlara bir şeyler anlatıyorlar gibi hiç susmuyorlar. İnsanlar aile, arkadaş veya sevgili olarak durmuş bakıyor şımartılmış çoçuk misali beyaz kuşlara. Belki de onlar uçmazlar sadece oyun yaparlar. Bir de beni böyle çek diye poz verirler beyaz çiçekler gibi açan bulutların çevresinde kanat çalarak. Martılar beyaz kelebeklere benzerler ki, insanlar unutmasınlar-hayat kelebek ömrü kadar kısa.
Meğer beyaz çiçekler üzerinde uçuşan beyaz kelebekleri hatırlatıyormuş. Bir bankta oturmuş iki yaşlı insan. İki yaşlı kadın. Bir şeyler konuşuyor. Gökyüzünde koşuşturan şımarık çoçuklara benzer kuşlara bakmış sinsice ne konuşuyor olabilirler, acaba? Belki hayatın son dönemini yaşarken soğuk kıyılarda hızlıca yürüyen, zıplayan, masmavi göklere dalan bir çift martı olmak istemişler. Belki hatırlamışlar uzak bir kıyıda sevdiği ile ilk buluşlarına martıların da şahitlik ettiklerini. Belki ilk el ele tutuşları gelmiş film şeridi gibi gözlerinin önüne, belki ilk sarılışlarında kalplerinin ilk çarpıntılarını yeniden yaşamışlar birbirlerine konuşurken. Kim bilir?
Gökyüzü toprak gibi;
toprak çiçekleri
gök yüzü bulutları bitirir.
Yerdeki yollar yürüyüp gitmek için
Ve bir gün dağılırsa unutur gidersin.
Gökdeki yollar kanadı olan herkes için
Ve bir gün dağılırsa buluta dönersin,
Çiçeğe benzersin.
Bir başka bankta bir kadın, bir çoçuk, yanlarında bir yavru köpek. Çocuğun gözleri gökyüzünde. Anne çantasında bir şeyler arıyor. Yavru köpek boğazından bağlı bankın ayağına.. Her defasında birileri yaklaşınca annesini yeniden bulmuş gibi musmutlu ona doğru koşup üzerine atlaması geçiyor içinden. Ama boğazındakı ipin izin verdği kadar mutlu olma şansı var. Ne kadar insan kaderine benzer bir manzara, değil mi. Bazen biz de öylece tam hayellerimize kavuştuk sanırken boynumuzdaki neredense uzanan bir ip bizi ileri atlamaya, yetişmeğe, belki mutlu olmaya engel olur. Ara sıra köpek de çocuk gibi göklere beyaz martılara bakar. Bir hüzünlü şekil alır gözleri. Anlık dalar. Belki de, keşke, o da bir martı olabilse, diye düşnüyor. O da boynundaki ip kadar değil, göklerce mutlu olabilse ne güzel olurdu, diye düşünüyor yavru köpek. Belki de yavrudur diye, bir ip uzunluğu kadardır mutluluğu. Belki büyüyünce çok şey degişecek. Mesela, o da beyaz olucak, belki o da denizin üzerine atlayacak ve bembeyaz kanatları ile denize yukarıdan bakabilecek. Büyüyünce martı olacak belki de. Ama büyüyünce…
Küçük köpek gözlerini martılardan çekip yeniden yaklaşan adamlara taraf koşmaya ve boynundaki ip uzunluğu kadar mutlu olmaya devam ederken yanındaki çocuk hiç gözlerini çekmedi martılardan. Vatan savaşına gitmiş, hiç dönmemiş babasını arıyordu göklerde, belki de. Baban artık göklerde, söylemiştiler ya. Kim bilir belki de babası göklerde yürürken yolu kaybetmiş. Belki bulut olmuş. Belki de martıya dönmüş. Belki bunlardan biri babası. Ama hangisi? O soğuk kıyıya konup da ona taraf bakan martı mı acaba? Değilse, neden ona taraf bu kadar uzun uzun bakıyor? Neden hiç kıpırdamıyor? Neden az önce yürürken bacağını çekti? Nerede sakat oldu sol bacağı? Yoksa o martı da mı savaşta oldu? Yoksa o martı da babasıyla aynı savaşta oldu? Martılar savaşa gider mi? Martılar savaştan döner mi? Martılar bile savaştan dönerse benim babam neden dönmedi, diye düşünür çocuk. Ya söyledikleri doğruysa? Ya babam göklerdeyse ve buraya benim için martı olarak indiyse… diye duşunür çoçuk.
Anne sabahtan beri bir şeyler arıyor. Meğer çantasının hemen yanındaymış – bankın üstünde. Gozlüyünü alıp taktı. Derinden içini çekti. Dudakları hafifçe kaçtı. Gözleri kıyıldı. Hayat böyle. Mutluluk elimizin altında. Ansızın görünmez olur, ama biz onu kayıp sanarız. Anne çocuğunu öptü, köpeği sevdi. Ama göklere bakmadı. Denize bakmadı. Kıyıya bakmadı. Martılara bakmadı. Sanarsın ki, gözlüğünü yerde bulduğu noktaya bakacaktı diye arıyordu, belki onunla konuşacaktı, belki orada film şeridi gibi gözüne görünen hayallere bakacaktı diye arıyordu.
Anne başını hiç kaldırmadan gözlerini yerde bulduğu sanki çoktan beri aradığı, buluşmak istediği o noktaya uzunca bakıp durdu. Kıpırdamadan, konuşmadan. Birden noktanın yanına daha bir nokta düştü. Bir damla nokta. Sonra daha biri saçlarına, diğerleri ellerine. Sonra bulutlardan her tarafa nokta noktalar yağdı. Anne başını kaldrıp göklere, bulutlara, martılara baktı. Ve bir martı uçup annenin, çocuğun ve yavru köpeğin karşısına kondu…
Gökyüzündeki yollarda geriye dönüş yok
Her kanat çırpınışında dağılıyor etrafa
Her nefes verdiğinde dönüyorsun dumana
Buluta.
Hey, sen. Evet sen.
kimin kanat çırpınışından
hangi yoldan kopup
Buralara kadar dağılmışsın?
Son ne zaman kayıp olmuşsun
Son ne zaman yol olmuşsun
Bulut olmamıştan önce?
Feyziyye Soltanmurat
Azerbaycan’da doğdu. Teknoloji Koleji “Muhasebe”, Bakü Slavyan Üniversitesi “Edebi Yaratıcılık” ve Erzurum Atatürk Üniversitesi “Halkla İlişkiler ve Tanıtım” bölümlerinden mezun oldu. Azerbaycan Yazarlar Birliği Üyesi. Senelerdir birçok gazete, dergi, televizyon ve sitelerde gazetecilik, editörlük gibi görevler üstlendi. İçinde şiir ve öykülerin yer aldığı “Mesaj” adlı bir de kitabı bulunmakta.