Avustralya’da ilk Müslümanlar ve Melbourne’de Muhammedî Bayramı (1)
TAKDİM
BÖLÜM I
Bu çalışma için Albert Parkı özel olarak seçtim, sebebini yazının ilerleyen kısmında anlayacaksınız. Şimdi ilk olarak seçmiş olduğum bu parkı kısaca tanıyalım.
Melbourne şehir merkezinin 4 km kadar güneyinde bulunan Albert Park ve civarı, ilk olarak insanlık tarihinin bilinen en eski ırklarından biri olan Aborjinler tarafından, 40 bin yıl önceye dayanan bir tarihte mesken edinilmiş. Aslında nehrin aşağı tarafında zemin, bataklıklardan ve göletlerden oluşuyor. Avrupalılar ilk olarak Melbourne kıyılarına vardıklarında Aborjinler bu tarafa çekilmişler ve bir süre kendi arka bahçeleri olan bu bataklıklar içinde yaşamışlar. Fakat sonra şehir bu tarafa doğru genişlemeye başlamış ve malesef onlar da daha uzaklara gitmek zorunda kalmışlar.
Buranın ismi, 1864’te dönemin kraliçesi Queen Victoria’nın eşi Prens Albert adına verilmiş. Bu civardaki sokaklarda, caddelerin isimlerinde, mizanpaj ve altyapısında İngiltere’nin izlerini çok yoğun bir şekilde görebiliyorsunuz.
Aynı zamanda, yakından takip edenler bilirler, Formula 1 yarışları buradaki yapay gölün etrafındaki yolda yapılıyor. Yılın 51 haftası halka açık bi park burası, yani Formula 1 pistinin olduğu caddeler normal cadde, arabanızla dolaşabiliyorsunuz. Geri kalan 1 haftada burası Formula 1 pistine dönüşüyor.
Şimdi, gel gelelim Avustralya’da İslamiyet’in ilk izlerine. Tarihsel kaynaklara göre, öyle Avustralya’yı ilk keşfedenler Avrupalılar değil…
Endonezyanın Makassar şehrindeki Müslüman balıkçılar, 4 ila 5 yüz yıl önce Avustralya’nın kuzeyine her yıl gelip Aborjinlerle denizhıyarı ticareti yaparlarmış. Endonezyalılar bu deniz canlısını afiyetle yiyen, ve hala da yemekte olan Çinlilere satarlarmış. Aynı zamanda bu hayvanın Çin tıpında da kullanıldığını belirtelim.
Bazı kaynaklar bu ticaretin sürdüğü dönemlerde arada sırada anlaşmazlıklar yaşandığını ve iki taraflı şiddete başvurulduğunu da söylüyor, ama Aborjinler bunu kesinlikle Avrupalıların istilasından ayrı tutuyorlar, bir ticari anlaşmazlık olarak zamanında olmuş bitmiş bir şey olarak gördüklerini ifade eden metinleri okudum. Monash üniversitesinde antropolojist olan Profesör John Bradley’e göre Aborjinlerle Endonezyalı Müslümanlar arasındaki ticaret başarılı ve iki tarafın da fayda sağladığı bir ticaretti. “Tamamen adil bir şekilde, beraber ticaret yaptılar. Aralarında ırkçılığın veya ırkçı bir politikanın olduğuna dair hiçbir iz yok” diyor.
BBC’nin internet sitesinde çıkan bir habere göre İngilterelilerin Avustralya’ya gelişiyle alakalı şöyle bir karşılaştırma yapılmış: Diyor ki “Britanyalılar (Endonezyalı balıkçıların) tam tersine bir politika izlediler. Ülkeyi “terra nullius” olarak tanımladılar, yani “kimseye ait olmayan yer”. Böylece ülkede yaşayan yerlilerle herhangi bir anlaşma yapmadan, ve onları resmi olarak tanımadan ülkeyi kolonileştirmeye ve sömürmeye başladılar.”
Burada yaptığım şey Müslümanlık ve Hristiyanlık karşılaştırması değil. Endonezyalı müslüman balıkçılarla İngiltere kraliyet devletinin karşılaştırması. Aborjinlere yaşatılan acı olayları, insanlığın ve yeryüzündeki hemen hemen bütün devletlerin bir aç gözlülüğü olarak görüyorum ben. Ebu Musa’dan rivayet edilen bir hadiste Peygamber Efendimiz “İki Müslüman, birbirilerini öldürmek için kılıç çekmişlerse, ölen de öldüren de cehenneme gider” diyor, sahabeler soruyor “Ya Resulallah, öldüreni anladık da, ölen niçin cehenneme gidiyor?”. Efendimiz de diyor ki, “O ölmeseydi, arkadaşını öldürecekti”. Dolayısıyla, o kolonileştirmeseydi, bu yarışta bir başka devlet gelip aynı kolonizasyonu yapacaktı. Yani ben hangi ülkenin ne yaptığıyla ilgilenmiyorum çünkü bence bütün bir insanlığın ayıbı.
Her neyse, asıl konumuza dönelim…
Avustralya’da ilk Müslümanlar ve Melbourne’de Muhammedî Bayramı (2)
Avustralya’da ilk Müslümanlar ve Melbourne’de Muhammedî Bayramı (3)
Avustralya’da ilk Müslümanlar ve Melbourne’de Muhammedî Bayramı (4)